Hakkımızda Görseller

BÜYÜK TACI ŞERİF

Bu Tacı Şerif 15 Şaban 1314(28 Aralık1898) tarihli olup, II.Abdülhamit Han devrine aittir. Zamanın Maarif Nezareti Celilesi (Yüksek Eğitim Bakanlığı) tarafından ruhsatlı, onaylı ve mühürlüdür. Üzerinde on iki tarikatı simgeleyen sarık şekilleri bulunmaktadır.On dört tane olmasının sebebi ise iki tanesi kol olmakla beraber devrin uleması tarafından uygun bulunmakla bu tacı şerif içerisine girmişlerdir.

 

KÜÇÜK TACI ŞERİF

 

Küçük Tacı şerif, büyük tacı şerifin içerisinde de yer alan Halveti'nin Şa'baniyye kolunun ve Cennet Mekan Mehmet Emin Güvener Efendi hazretlerinden sonra vazifeyi devralan ve halen vazifesine İstanbul Sancaktepede devam eden Muhammet Mehdi Hasan El Mücteba Hz kısmını da içerisine alan halkayı tamamlamaktadır.


HZ DAVUD’UN   KILICI

 

KILICIN YANINDA BULUNAN BAKIR LEVHA ÜZERİNE YAZILMIŞ HİTABE

 

Levhanın üzerindeki yazı ve şekiller

Hz. Dâvud’un Kılıcı. Hz. Dâvud tarafından bizzat kendi eliyle yaptığı kılıçdır. Bu kılıçlazâlimCâlut’un kafasını kestiğini ve nice peygamberlerin, hükümdarların elinden geçtiğini, nihâyet âhir zaman mehdîsinin de bu kılıcı alıp düşmanlarına gâlip geleceği kılıçtır. Bütün bunları kılıcın hemen yanında duran kitâbesinde (bakır levhada) yazmaktadır. Kılıcın üzerinde bulunan tüm şekil ve yazıların aynısı bu levha üzerinde ayrıca bulunmaktadır. Levha Arapça ve Nebatice yazılmıştır. Kılıcın kabzası ve kını deriyle kaplıdır. Kılıcın üzerinde yazan yazılarla ve levhadaki yazıların aynısı İstanbul Yuşa tepesinde Yuşa peygamberin kabrinin bulunduğu bölgede de yazmaktadır. Kılıç bugün Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Bölümündedir.    

KILIÇTAKİ PEYGAMBER İSİMLERİ

Bilindiği üzere her peygamberin bir mesleği vardır. Peygamber Efendimiz tüccar olduğu gibi, Hz. İsa marangoz, Hz. Yusuf saatçi, Hz. İdris terziydi. Hz. Dâvud da, demirciydi ve kılıcını da bizzat kendi eliyle yapmıştı. Peygamberler içerisinde sesi en güzel olan da Hz. Dâvud idi. Bu yüzden sesi güzel olanlara “Dâvûdî sesli” tâbirini kullanırız.

 Şu an Destîmâl Odası’nda bulunan bu kılıç, 101 cm uzunluğunda, deri kabzalı, gümüş başlıklı ve 3 kilo ağırlığındadır. Kılıcın üzerindeki resimde, balçağa yakın kısmında, bir elinde kılıç, diğer elinde kesik bir başı saçlarından tutmuş bir insan resmi vardır. Yâni Hz. Dâvud’un dönemin zâlim kralı Câlût’un başını kestiğini gösteren resim. Kılıcın üzerindeki okunabilen, henüz silinmemiş yazılarda Hz. Dâvud, Hz. Süleyman, Hz. Musa, Hz. Yûşâ, Hz. Zekeriyyâ, Hz. Yahyâ, Hz. İsa ve Hz. Muhammed Mustafâ’nın isimleri mevcut.

HZ DAVUD’UN KILICI HAKKINDA DİĞER BİLGİLER

Kılıcın yanında bulunan Arapça ve Nebâtîce yazılmış levhânın baş kısmında, kılıçtaki resmin aynısı çizili. Yâni Hz. Dâvud'un dönemin zâlim kralı Câlût'un başını kestiğini gösteren resim. Yavuz Sultan Selim tarafından, kılıçla birlikte Mısır'daki Memlûk Halîfesi'nden alınıp İstanbul'a getirilen bu bakır levhâda, hicrî 880 yılında yazılmış olduğu da belirtiliyor. Nebâtîce yazıların bulunduğu yüzü 28 satırdan oluşuyor. Baş kısmında sağ elinde kılıcı, sol elinde zâlimCâlût'un kesik başıyla, Hz. Dâvud resmedilmiş. Levhânın diğer yüzünde ise 32 satırdan oluşan Arapça yazılar var. Levhânın bu yüzünün en altında da bir gemi resmi mevcut. Yâni kitâbe, Hz. Dâvud'utemsîl eden resimle başlayıp, bir gemi resmiyle son buluyor. Kılıcının sırrı gemide gizlidir. Sırlarla dolu yazı, resimle başlayıp resimle bitiyor ve bu 2 resmin üzerindeki harfler işâretler ve şifrelerin her biri bir sırra işâret ediyor.

CİFR İLMİYLE VERİLEN İŞÂRETLER

Kitâbenincifr ilmiyle vâkıf olunan bâzı bilgileri de ihtivâ etmesi. Meselâ; Mısır'ın Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilmesinden yarım asır önce bu fetihten bahsediliyor ve fetihle birlikte Osmanlılara geçecek olan kılıcın âhir zamanda Hz. Mehdînin eline geçeceği bildirilmektedir. Sâlih bir zât tarafından görülen bir rüyâdan da bahsedilen kitâbede, rüyânıntâbiri olarak Mısır'ı fetheden Osmanlı sultanını Mısır'da ilk karşılayacak şahsın da, rüyânıntâbircisi olan şahsın olacağı ifâde edilmektedir. Kitâbede ayrıca Hz. Dâvud'un bu kılıçla zâlimCâlût'un başını kestiği, daha sonra kılıcın birçok peygambere geçtiği ve Hz. Muhammed'in (SAV) kabr-i şerîfine saldıran mecûsîlere karşı kullanıldığı da anlatılır. Daha sonra birçok sultanın elinden geçecek olan kılıcın nihâyet Mısır Meliki Mukavkıs'ınhazînesinde bulunduğu da bildiriliyor. Kimin eline geçse hâkimiyeti ele geçirmesine vesîle olan kılıcın, en nihâyet Âhir zaman mehdîsi tarafından kullanılacağı anlatılıyor.

ARAPÇA KİTABE HERŞEYİ SÖYLÜYOR

Bu kadar ön mâlûmâttan sonra levhânın fasih bir Arapça ile yazılmış 32 satırlık yüzünün tercümesinin bir bölümü: “Muvaffâkiyet ancak Allah'tandır. Ali buyuruyor ki: Bu kılıcı ve levhâyı Mısır'ın sâhibi Melik Mukavkıs'ınhazînesinde buldum. Onda Süryânice ve İbrânice olarak Dâvud'dan (AS) bir rivâyet vardı. Hz. Dâvud buyuruyor ki: Câlut bana düşmanlığa kalkıştığında, Rabbimin bana öğrettiği şekilde bir kılıç ve ok yaptım. Ve Allah bana nusret ve zafer nasîp etti. (...) Bu mübârek kılıç Yusuf (AS)'a O'ndan sonra da Melik Sancar'a intikâl edecek. Melik Sancar vefât ettiğinde mülkü istilâ edilecek. Ondan sonra Firavun gelecek ve Mısır'a hâkim olup zulmedecek. Allah ondan bu kılıcı gizleyecek. Kılıcı Firavun'un hanımı Âsiye bulacak. Ve Âsiye îmân edecek. Âsiye'den Hz. Musa'ya, O'ndan kardeşi Hârun'a, Hârun'danYûşâ'ya (...) ve nihâyet Peygamber Zekeriyyâ ve Yahyâ'ya, geçer. Daha sonra da İsa'ya ulaşır. Sonra Nebî (SAV)'e arzolunur. Ve O da savaşlarda bu kılıcı kuşanır.”

Kitabede Rasûlüllah'ınvefâtından sonra kılıçın Hz. Ebû Bekir'e kaldığı belirtiliyor ve sonrası şöyle anlatılıyor: “O da oğlu Muhammed'e mîras bırakır. Ali bin EbûTâlip, Muhammed bin Ebû Bekir'i Mısır'a vâlitâyin edince, kılıç da Onunla berâber gider. Vefâtında da kılıç, Yusuf (AS) ınhazînesine geri döner. Ali bin EbûTâlip (KV) buyuruyor ki: Dâvud (AS)'ın hükmü burada sona erdi. Ve bu benim, Allah'ın ve Rasûlü'nün gizli ilimlerden bana ihsân buyurduğu cifir ile çıkarttıklarımdır. Ali bin EbûTâlip (KV) buyuruyor ki: Bu kılıcın üzerinde İbranice isimler ile “Âhiyyenşerâhiyyen, Edvenay, Asbavût, Eleşday” Necrânî olarak “YâKâhir, YâZe'l-batşişŞedîd, Entellelezî lâ yutâkuintikâmuhû” (Ey Kahreden, Ey intikâmınatâkat getirilemeyecek şekilde şiddetle yakalayan) yazılı idi. Sonra Ömer bin Akîl'e, sonra da Ahmed bin Tolun'a ulaşır bu kılıç. Sonra Muâviye, kılıcı istediğini ifâde eden bir mektup gönderir. Kılıç, Emevî ve Abbâsî devletleri ortadan kalkıncaya kadar batıdaki Fas şehrinde gizli kalır. Sonra kılıç Hâkim bi-emrilllâh'a kalır. O da bu kılıçla Mısır'ın sâhibi olur. Ve kılıç, Yusuf (AS)'ınhazînesine geri döner.” Kılıç, Melik Zâhir Baybars Sicî tarafından Hz. Peygamber'in kabrini Mecusilere karşı korumak için kullanıldıktan sonra yeniden Yusuf (AS) ınhazînesine geri döner. Hicrî 880 senesine kadar da gizli kalır. Ardından da bir çok hayret uyandırıcı hadisenin ardından Osmanlılara geçer. Kılıcın Osmanoğlullarına geçmesi ve sonrası ise şöyle anlatılıyor: “Sonra Mısır, Hicaz, Şam, Irakeyn, Fars, Rüşt, Benî Asfar diyarlarına, Efrencdiyârının yarısına mâlik olacak. Osmanoğulları devleti tamâma erdikten sonra, Mehdî (AS) zamanına kadar kâfirlerle mücâhede edecekler. Allah onlardan râzı olsun. Sonra bu kılıç, zamânın sâhibi Mehdî'yeintikâl edecek ve bu kılıçla tek gözlü Deccalı öldürecek.

 

HZ DAVUD’UN ÖZELLİĞİ

Hz. Davud zamanında en parlak dönemlerini yaşayan İsrailoğulları daha sonra Kudüs’ü fethettiler. Ve Kuran’ı Kerim’in, “(Her taraftan) gelen kuşlar da ona icabet ederler, hepsi onun nağmesine katılırlardı, O’nun mülkünü kuvvetlendirmiştik. Kendisine hikmet ve açık konuşma, güzel konuşma vermiştik” (Sad, 38/19-20) dediği Hz. Davud’a 150 sureden oluşan kutsal kitap, Zebur indirildi. Doğada insanoğlunun idrakinin ötesinde geçen olayları kavrama yeteneği, tüm canlı varlıklarla konuşabilmesi ve hatta onlarla beraber metafizik aleminde sohbetler ettiği rivayet edilen Hz. Davud, kılıcıyla zalimliğin hüküm sürdüğü bir devri değiştiren peygamber oldu. Hz. Davud’un bir başka özelliği de diğer peygamberler peygamberliklerini kanıtlamak için mucizeler göstermiş olmalarına rağmen kendisinin mucizelerini, daha çok Allah’ın bir lütfu ve armağanı olarak göstermesiydi. Mucizeyi sadece kılıcıyla gösterdi.

Kılıcın Topkapı Sarayı’na gelişi

Hz. Davud öldükten sonra kılıcı elden ele, peygamberlerden peygamberlere ve hükümdarlardan hükümdarlara geçti. Ve en sonunda kılıç mukaddes emanetlerle birlikte Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden sonra İstanbul’a, Topkapı Sarayı’na getirildi. Bugün Topkapı Sarayı Müzesi’nin 21/137 numaralı envanterine kayıtlı olan bu kılıcın yolculuğu şöyle gelişti: “Çoğu geceleri uyumayan Yavuz Sultan Selim, hep nedimi Hasan Can ile kitap okuyup ilim konuşurlardı. Hasan Can’ın uyuyakalıp padişahın hizmetine gidemediği gecenin sabahında Yavuz, Hasan Can’a sordu: İmdi ne düş gördün beyan eyle.” Fakat sonradan anlaşıldı ki söz konusu rüyayı Hasan Can değil, Kapı Ağası Hasan Ağa görmüştü. Rüyasını hemen padişahına anlatan Hasan Ağa, “Padişahım, rüyamda gecenin bir vakti kapı çalındı, kalabalık halde gelenler Arap elbiseli ve Arap şimali şahıslardı. Kapının yanında dört kişi durmaktaydı. Kapıyı vuranın elinde ise sizin ak sancağınız bulunmaktaydı. O bana dedi ki; ‘Bu gördüğün Resul’ün Ashabıdır. Bizi gönderip buyurdu ki; Kalkıp gelsin! Haremeyn (Mekke ve Medine) hizmeti ona verildi. Bu gördüğün dört kimseden bu Ebu Bekr-i Sıddık, bu Ömerü-l Faruk, bu Osman-ı Zinnureyn’dir. Seninle konuşan ben ise Ali bin Ebu Talib’im. Var Selim Han’a selam söyle'” dedi. Yavuz Sultan Selim ise bu rüyayı yüzü kızararak ve gözyaşları içinde dinledi. Bu hadiseden sonra hazırlıklar tamamlandı ve Mısır seferine çıkıldı. 20 Şubat 1517 Cuma günü Kahire’de Yavuz Sultan Selim adına hutbe okunmasıyla ise Mısır ve Hicaz artık Osmanlı padişahının yönetimi altına girdi. İçlerinde Hz. Muhammed’in Hırka-i Şerif’i, nalını, oku, Kabe’nin altın oluğu, Yusuf peygamberin sarığı ve Hz. Davud’un kılıcının da bulunduğu bir çok kutsal emanet de Yavuz tarafından Mısır dönüşü İstanbul’a getirildi. Bu sayede Hz. Davud’un kılıcı ve üzerinde kılıcın son sahibi Mehdi (AS) olacak yazan kılıcın bakır kitabesi de İstanbul’a getirilmiş oldu.

 

HZ MUSANIN ASASI